"Geldi mi üst üste gelir zaten, tam da zamanı of, nereden çıktı bu şimdi, hep beni mi bulur ya," diye söylenmekten vazgeçiyorum şu an. Evet evet, şimdi yani, tam da şu anda.
Vazgeçiyorum, vaaaz-geeeç-timmmm.
Çünkü her şeyin bir zamanı vardı aslında. Biz göremiyorduk,
bilmiyorduk ya da. Şimdi çok mu kaderci oldun derseniz, öyleyim evet. Kader diye
bir şey var. Ve söylenip durmanın seni yıpratmaktan başka hiç bir faydası yok.
Ona da fayda denirse tabi. Söylendikçe bir nevi kusuyorsun, sonra bir rahatlama
oluyor işte. Böğürüyorsun falan :) Üşüttüğünde, midendekileri çıkartmaktan farksız yani.
Haa, kaderci ol ve hiçbir şeyle uğraşmayın demiyorum tabi ki.
Öyle de yapmıyorum zati.
Ama geçtiğimiz günlerde yaşadığım olumsuzluklar,
pişmanlıklar, duygusallıklar üzerine öyle bir şeydi ki yaşadığım, gözüm hiçbir
şeyi görmedi. Önce ağladım, sonra yine ağladım, okula gittim ağladım, eve gittim ağladım, dans ettim ağladım ve sonra hep
ağladım. Hemen hemen bütün bir günümü böyle geçirdim. Davul gibi şişen gözler, çatlamış
ve büzüşmüş dudaklar, kızarmış ve silmekten aşınmış bir burun ve hunharca akan,
durmak bilmeyen sümüklerim ve işte karşınızda ben… ta ta ta taaaaaammmm!
Ve sonra dedim ki, belki de şimdiyi bekliyordu bu,
zamanını bekliyordu. Bi önceki duyguyu böyle unutturuyordu, çok acımasızdı belki
evet, ama unutuyordu.
Sonra yine oturmuş kendi kendime düşünürken ya da -konuşurken
diyeyim- buldum kendimi. Belki de ne gereksiz üzüyorduk kendimizi.
Duygularımızın esiri oluveriyorduk hemen. Şimdi oturun düşünün, sizi bu hayatta
neler üzebilir?
Yakınlarınızı kaybetmek mi, sağlığınızla ilgili problemler
mi, hastalık mı, ev sahibinizin sizi evden çıkartmak istemesi mi, arabanızla
kaza geçirmeniz mi, işten atılmanız mı, paranızı çaldırmanız mı, şiddete
uğramanız mı, evinize hırsız girmesi mi, en sevdiğiniz elbisenizi ütüyle
yakmanız mı, altınlarınızı çaldırmanız mı, sevgiliniz tarafından terk edilmeniz
mi, boşanmanız mı?
Hem ne önemli hem de ne sıradan örnekler vermiş gibi oldum
değil mi? Ne saçmalıyor, ne alakasız mı diyorsun okuyucu? Alakalı ya da
alakasız üzülmüyor musun bütün bunlara?
Peki hangileri daha ağır basıyor sence?
Her zaman daha kötüsü
vardı evet.
Sağlık Olsun
O zaman bence, önce sağlık olsun sevgili okuyucu.
Şimdi ‘bence’ deyip sanki ilk defa ben bulmuş ta akıl etmiş
gibi bir havalarda davranmayayım:) Herkes söylüyor zaten, lakin yaşayan ayrı söylüyor orası kesin.
Ne kadar sıradan da olsa, klişeleşmiş te olsa, sağlıkolmayınca hiçbir şey olmuyor. (Onu riske atabilecek en ufak bir durum bile,
boğazınıza takılan balık kılçığı gibi, devamlı yutkunmanıza engel oluyor.
Sürekli çişin varmışçasına aklını tuvalette bırakıyor. Birinden mesaj
beklercesine gözünü telefonda hapsediyor. Kulağın hep aynı müziğin melodisiyle
çınlıyor. Bilmem anlatabildim mi?)
Hee bu halde hala gülüp, mutlu olabilen zat- ı muhterem
kişiler de, bence ayakta alkışlanmalı, takdir edilmeli. Eli, ağzı, yanağı,
gıdısı, burnu, totosu her bir yanı öpülmeli işte:) Daha ne diyeyim. Şefkat
gösterin o insanlara, sarın sarmalayın onları;)
O zaman siz de şu an, şu dakkada vaz-ge-çin sevgili okuyucu.
Daha kötüsü kapını çalmamışken henüz vaz- geç!
Daha kötüsü kapını çalmamışken henüz vaz- geç!
Sevgili yazar, gözyaşınızı ekrandan silmek istedim elimle.
YanıtlaSilUmarım yaşadığınız kötü şeyler bir an önce hallolur.
Ve haklısınız kötünün de kötüsü var, sağlık da daha önemli.
Yazınızı okurken Charles Bukowski'nin bir sözü geldi aklıma:
''Dibe vurduğunu sanıp bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan.''
Umarım öyle olur, teşekkür ederim. Yaşamak lazım inadına, tabi ömrümüz yettiğince
SilEvet sağlık herseyden önemli. Ben bunu annemi tam 2016 giderken
YanıtlaSilaniden kaybedince anladım . Bir anda ne olup bittiğini anlamadan hem de ...
Bazense kaybetme ihtimalin bile yetiyor...
Sil