Bir cumartesi gecesi, bir elimde çay bardağı önümde ot
dergisi. Evimin sessizliğin tadını çıkarıyorum. Belki de yalnızlığın…
Kafamda uçuşunca ardı sıra kelimeler, yazmalıydım o vakit
dedim ve soluğu burada aldım.
Bir rüzgar esiyor adeta kafamın içinde. Ama tatlı bir rüzgar,
esintisi pek üşütmese de ara ara 
titretmiyor da denemez.  Ne demeli o zaman? 
Karla karışık rüzgar ;)
Okuduklarımdan mı, işimden mi, yoksa özel hayatımdaki
insanlardan mı bilmem ama…
Bazı insanlar sonsuz hata yapma, hadsizlik yapma hakları
varmış gibi davranırlar hayatta. Çünkü şimdiye kadar bildirilmemiştir o had
kendilerine, zat-ı muhteremler tarafından. Peki hadsizlik bir hak mıdır yahut
da ahlaksızlık mı? 
Bunlar karşısında onlara sonsuz şansları varmış gibi
davranan insanlara, o hakları bahşedenlere ne demeli?
Sonra dövünüp durma bence dünyalı !
Sana diyorum ne demeli peki?
O “sen”  belki de
sensin. 
Belki de ben. 
 

 
 
 
 
 
 
 



Bu aralar o hakkı epey veriyorum insanlara. Tepki vermekten yorulum belki de.
YanıtlaSil