Müthiş bir hızla başlayan cumartesi idi. Sabah saat:10.00
dedi ve yola düştük Nesrin’imle. Girdi mi ayacıklarım çizmenin içine? Ve
çıkması epeeeeyce bir zaman sonra oldu. Şimdi bunu niye mi yazıyorum çünkü
hikayem bununla ilgili de o yüzden. ‘Ben ve ayaklarım’, sabah nasıl da
mutluydular oysa :)
Güneşi gördük ve Küçükçekmece’ den düştük yola. Cumartesi ile
güneşin birleşimi. Ne diyorsunuz?
Şehir dışından gelen arkadaşımızla Florya’ da denize nazır yapılan
günün en önemli ve en güzel öğünü olan kahvaltıyla güne başladık. Cemal Süreyya’
nın da kulağını çınlatıp ‘Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’ dedik.
Buraya kadar ohh miss
tabi.. Ama sonrasında yolların ardı arkası kesilmedi. Çünkü bugün bi hayli
planlanmış idi. Florya’nın ardından Taksim
meydanı, sonrasında Beyoğlu sokakları derken, dans kursuna geldik. Dikkat edin dans kursu diyorum, onca saatten sonra,
yürüyüşlerden, gezmelerden sonra şimdi bir de dans, hemi de ‘salsa’!! Akşam olmuş
ve ben şimdi de dans ediyorum, tabi ara sıra ayaklarımı düşünüyorum ve bir ahh çekiyorum. Saat oldu bilmem kaç ve biz
hala dışardayız. Yetmiyor gibi bir de yaşlı teyzelerin deyimi ilen tepiniyoruz :)
Neyse çıktık kurstan ve yine attık kendimizi sokağa çünkü
yine çok önemli bir işimiz var. Kültür mantarları iş başında. Tabi ki tiyatoraa!!
Bakırköy Belediye Tiyatrolarının müdavimleri olaraktan, Ataköy
yolcusu kalmasın dedik. Neden mi çünkü
aylardır gitmek için fırsat kolladığımız ve bir türlü bilet bulamadığımız, ‘ne
oyunmuş arkadaş’ dediğimiz tiyatro oyunu olan ‘HAYVAN ÇİFTLİĞİ’ için nihayet biletimizi almış bulunuyorduk.
Yorgun da olsak o
tiyatoraya gidilecekti. İşte o kadar!
Yani sevgili ayaklarım ve parmaklarım, biraz daha dayanmanız
lazımdı. Bir ay öncesinden alınmış ‘Hayvan Çiftliği’ oyununu izlemek için sabırsızlanıyorduk çünkü.
Neyse, oyun iyi kötü bitti.
Sabah evden çıkarken ki halimden eser neyim kalmamıştı. Topuklu
bir çizmenin içinde can çekişiyorlardı adeta. Tam 14 saattir kapalı halde
idiler. Ve artık parmaklarımı tek tek saymanın bile anlamı yoktu, çünkü artık
onlar 5 tane değil, tek parça halinde idiler adeta. En azından bana
hissettirdikleri oydu. Yapışmış,
pörsümüş, buruşmuş bir halde. Öhümm böhümmmm.. Hatta belki de kokmuş…:)
İşte ben çok uzun süre dışarıda kalınca nedense böyle bir
tribe giriyorum a dostlar. Ayaklarımı düşününce nasıl üzülüyorum, nasıl üzülüyorum
bir bilseniz deli zannedersiniz beni. Ayaklarımı düşündükçe ateş basıyor içimi.
Tiyatro bitişinde gerek umduğumuzu bulamamış olmanın verdiği
bir hal ile gerekse günün yorgunluğu birleşince ben başladım ağlayıp
sızlanmaya.. “Aman da benim ayaklarım, aman da benim parmaklarım oyy oyy
kıyamam ben size. Eve gidince sizi nasıl havalandırıciim aralarınızı nasıl temizleyiciim,
sıcacık suyla masajlar yapıciiim, mis gibi sabunlarla yıkiycimm”
Ahh ahhh..
Tabi bir yandan da yüzümdeki bütün mimiklerimi seferber
edip, kullanarak ayaklarımın sabahki halini ve gecenin sonundaki halinin
taklidini yapmaktan da alıkoyamıyorum kendimi. Hazır tiyatrodan çıkmışken ben de kendi
çapımda maziden kalma oyunculuğumu öttürüyorum işte. (Nasıl yapıyorsun ki demeyin, taklit konusunda
ustayımdır çünkü. Sizi de fena güldüreceğime emin olabilirsiniz.)
Oyun çıkışında evin yolu gözümde öyle bir büyüdü ki, yolu eğlenceli
hale getirmekten başka çaremiz yoktu. Bir
yandan ben taklidini yaptıkça gülüyoruz,
güldükçe de yürümemiz iyice zorlaşıyor. Tiyatrodan çıkmış seyirciye hiç
yakışmayacak halde katıla katıla gülmekten de kendimizi alıkoyamıyoruz. Bütün hanımefendi
çizgimizi bozmuş durumdayız anlayacağınız.
Aslına bakarsanız işin özü taa Kars’ a dayanıyor. Yine maziden
kalma bir hikaye ‘ Ayaklarım ve ben’
Sırf bunu anlatmak için de ne bıdı bıdı ettim ama yukarıda :)
Kars’ta iken, kat be kat giyinmekten bir hal olurduk
soğukta. O yün çorapları üst üste giyerdim. Hani şu yıkanınca açılmak bilmeyen,
giymeden önce elinizi sokup ta esnetmeye çalıştığınız o yün, sert çoraplardan
bahsediyorum. Hani es kaza pamuklu programına falan atarsanız, artık
giyilemeyecek olan çoraplar. Tabi karşılaşmayanlarınız varsa ne diyor bu kız
diye düşünebilirsiniz pek tabi. Neyse o
çorapları kat kat da giyseniz soğuk bana mısın demezdi.
Iyyy,, hatırladıkça
bile içimi bir ürperti basıyor, nasıl üşüdüysem artık. İnanın ayaklarımı
görmediğim günler olurdu. Yani görmediğim dediysem aynı çorapla yaşamıyordum
tabi günlerce, bir tek çorap değiştirmek için ayağımı görüyordum o kadar yani. O
da makineye bağlamış gibi hızlı bir şekilde oluyordu. Gece yatarken bile
soğuktan çorabımı çıkartmadan uyuduğumu bilirim. ( Ki ne kadar bu durumdan rahatsız
olmama rağmen) Günlerden bir gün sabah uyanmıştım ve çorabımı değiştirirken bir
anda ayaklarımı fark edip ‘ aman da benim ayaklarım’ diye üzülüp, elimle
dokunarak sevmeye başladığımı hatırlıyorum. O kadar psikopat bir ruh hali yani.
İnsan nasıl bu hale gelir demeyin, hele benim gibi hiç kınamayın, çok kolay
gelebiliyor yani. Sonrasında ağlamaya başladığımı söylemiyorum bile.
İşte benim ayaklarımla olan ilişkim buraya dayanıyor.
Yazıya son verirkene, ayaklarınız nefes alsın,
beş parmak iyidir tek parmak kötüdür gibi garip gurup, apır
sapır, saçma sapan şeyler yazmak geliyor içimden. Ve o geceden beri dilime dolanan tiyatro repliği
“4 iyiiii 2 kötü, 4
iyiiii iki kötü
4 iyiiii 2 kötü, 4 iyiiiii iki kötü”
...
Ahhh Nesrin'imin şen kahkahalarını özledim:)))Ayacıklarına ve size selamlar a dostlar:))))
YanıtlaSilBiz de sana selam eder, goccaman öperik seni :))
SilBiz de sana selam eder, goccaman öperik seni :))
SilMerhabalar, blogunuza bir göz atayım dedim ve çok samimi yazılarınızla karşılaştım.
YanıtlaSilKeyifle okunacak, karşımda arkadaşım varmış gibi hissettiren cinsten.
Ah şu ayakların başına gelenler diyip noktalıyorum, sevgiler :)
Ayy teşekkür ederim, sevindirik oldum hemen:) Siz hep gelin göz atın. Çok sevinirim ki ben;)
SilOkurken benim ayaklarım sızladı, yorgun muyum acaba sorusunu sordum bir an : )
YanıtlaSil:)) Hemen dinlendirin, ayaklarımız bizim kıymetlimiz:))
SilOyyy ne çok şey yapmışsınız gün içinde... Ayakların isyanı çok normal:) Sevgiler...
YanıtlaSilGünü iyi planlamak lazımmış, eve gelince ölmüş gibi uyumuşum adeta:))
SilBlogunu blog keşif etkinliği ile keşfettim ve yazılarınız çok sıcak içten çok sevdim GFC'de izleyicinim bende bloguma beklerim :)
YanıtlaSilwww.mehtapslifestyle.com
Teşekkür ederim, hoş gelmişsin:)
SilBen de hemen geliyorum o vakit;)
Supriz misafir deyince isim Oyle bi cekiveriyor insani sen bana misafir olmussun ben.olmassam olmaz dimi ama ayaciklarunada iyi bak ama zira en buyuk yuk garibimlerde
YanıtlaSilİsmimle kandırıp seni çekmiş olabilirim ama yazılarımla mutlu ederim seni merak etme:))
SilHoş geldin, sefalar getirdin o zaman;)
hah haaaa çok tatlı yaaaa. ama oyun neydi ki :) bi de karsta napıyodun yaaa. persephone'dan geldim. kitabımla ilgili yorum yapmıştın yaa sürpriz misafir oldum ben daaaa :)))) görüşürüz kiiii :)
YanıtlaSilKars' ta öğretmenlik yapıyordum, tayinim çıktı sonra İstanbul'a ;)
SilSen hep gelesin, böyle güzel yorumlar yapasın:)) Mutlu ettin beni, sürpriz misafirim benim:)
Keyifli şeylere eşlik etmiş ayakların. Ben ayakkabılarının halini merak ediyorum. :))
YanıtlaSil:))Onlar sağlam:))
Siltopuklu ayakkabı deme bak tüylerim diken diken oldun. Ben senin kadar dayanamam. :D
YanıtlaSil:))
Sil