Çok şey yazma isteği, bir şey yazamama hali,
çok şeyden bahsetme isteği ve bir türlü bir yerden
başlayamama hali…
Biriktirdiklerim bir gün satırlara güzelce dökülür mü, yoksa
sadece hatıralarda mı kalır…
Ama yazdan kalanlar yeterince hayallerde kalmıyor mu?
Aktarılmaya ihtiyacı var gibi sanki,
Kapalı dolaplarda havalandırılmayı
bekleyen yorganlar misali…
Benim için ‘yaz’ hep dolaplarda kış boyu kapalı kalmış
yorganlar gibi oluyor. Garip bir benzetme gibi gelebilir şu anda size. Ama öyledir ya hani…
Ben havalandırmadığım takdirde kapalı kalmaya mahkum olurlar.
Sonra yeniden bir kış ve hooop gelecek yazı bekler.
Ya da kış gelmeden kapıyı çalan bir misafir olursa şayet,
işte o zaman mecbur kalırım çıkarmaya. Ee yatılı misafirdir üstünü örtmeyecek
misin yorganla… Belki de tek beklediğim o misafirdir. Bir davettir beklediğim,
dilimin çözülebilmesi, parmaklarımın klavyede soluğu alabilmesi için.
Şu an ne yazıyorum inanın ben de bilmiyorum. Ben de hatlar
iyice karışmadan ve bu yazıyı taslak olarak kalmaya mahkum etmeden bitireyim en
iyisi :)
Belki de tek seferde değil de parça parça yazdan kalanları
yazsam iyi olur. Hem de eğlenceli…
Mesela yazımı güzelleştiren, biriciğim Ayşedül’ ü
yazabilirim. Ama öyle aceleye getirmeden ;)
-Ayşedül mü kim? O da benim gibi pembe gözlükleri olan biri :)
Çok özlediniz çokkkkkkk;))
YanıtlaSilSen hep yaz biz de okuyalım pür mu ?
YanıtlaSilZevkle ;)
SilBaharı bekleyen kışı yazmışsın sen, çok da güzel yazmışsın.. (:
YanıtlaSil