Minicik bedenimle kocaman dünyaya kafa tutmak istiyorum,
bağırmak, haykırmak istiyorum adeta!
….
Filmlerde yaşanmıyordu yalnızca o sahneler, hayatın kendisi
oluveriyordu. Biz de bir anda kah başrol kah yan rol kah figüran olup
çıkıveriyorduk işte. Kimse sormuyordu bile bize hangi rolü oynamak istediğimizi…
Her şeyin bi zamanı olduğuna, yaşanmasına gerektiğine inanan
ben, ısrarla, inatla yine inanmaya devam ediyordum.
Bütün kötülüklere inat, bıkmadan,usanmadan, çarnaçar konuşmaya, inanmaya devam
edecektim ve haykırmaya.
Bu dünyayı iyilik kurtaracak diye.
Büyüdükçe kirlenen dünyaya inat üstelik…
Çünkü benim 'Çaremdi' evet,
inanmak. Senin çaren ne biliyor musun,
düşündün mü hiç?
Ya da sen, kendin, başlı başına çarenin ta kendisi olduğunu düşündün
mü hiç?
Denedin mi?
Yapma azizim tırnak kaşınan yeri iyi bilirdi. Korkma kaşımaktan,
yeterince acıtmadı mı? Yormadı mı, ağır gelmedi mi bu üzerini ısrarla, inatla
kapatmaya çalıştığın yaran? Saklarsan görünmez mi zannettin, yoksa görünmeyince sen de unuturum mu sandın ? Kaşı, kaşıyabildiğin kadar, kanat hatta… kabuk
bağlasın…
Yeterince kabuk bağlayamazsa saramazsa etrafını, o kabuğu da
kaşıya kaşıya kanat ve kaldır.
Yeter ki temizlensin… Yerine yenisi gelsin…
Susma artık! Korktuğun o elalemi içinde büyütüp beslemekten de
vazgeç artık!
Şimdi düşünüyorum da, yine klavyenin başında soluğu alan
ellerimle…
En çok da böyle zamanlarda ihtiyaç duyuyordu gönül belki de birine, başını omzuna yaslayabileceği,
ellerini tutup yanında olduğunu hissedebileceği birine.
Konuşmak değildi mesele
Beraber susabilmekti belki de…
Uyuyabilmek, yanında ağlayabilmek, hiç bi şey düşünmeden…
Kendin olabilmek…
Güzel bir yazı olmuş. Bu dünyayı iyilik kurtaracak. Buna ben de inanıyorum. En güzeli de kendin olabilmek değil mi? Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilAynenn öyle kesinlikle
YanıtlaSil