22 Eylül 2017 Cuma

Ayrılıkların Bile Bir Adabı Olmalıydı


Tüketim üzerine kurulmuş bir toplum olmaya başlıyorduk git gide. Her şeyi hızlıca alıp tüketiyorduk. Sonra hemen yenisini istiyorduk. Alışveriş merkezlerindeki tüketim çılgınlığından bahsetmiyorum sadece. Alıp verme durumu değildi sadece bu kastettiğim…

Hani bu hep alma, bi daha alma, yenisini, en son modelini alma, en güzelini alma, hepsini alma durumu. Ala ala tüketme, ama bi türlü doyamama durumu…
Nasıl doyumsuz bir hale geldi insanlık…

Sadece maddi olarak değil hem de, manevi olarak da tüketip bitiriyorduk. Çürütüyorduk… Doymuyorduk… Çıldırmış gibi…

Aşkı, sevgiyi, güveni…
Yokkk, bitti,
kalmıyordu…

Sonra ortalıkta hayalet gibi, gölge gibi dolaşan insanlar görür oluyorduk…
Varlığı ile yokluğu belli olmayan...
Israrla neden diye soruyorum, neden yahu neden? Neden bu kadar kötü?
Neydi bizi bu hale getiren, yoldan çıkaran.

Her gün yeni bir ihanet haberi duyuyorum sevgili okuyucum.
Bu hafta duyduklarımdı işte beni bu serzenişlere yönelten de.

Canımın taaa içini acıtan.
Üstelik olayda figüran bile değilken bu kadar hissederken, başrolün yerine kendimi koyduğumda gözyaşlarım sel oluyordu. Bazen aşırı empatik durumumu ben de sorguluyor, bunun sempatiye dönüştüğünü ben de fark ediyordum.

Yanında güzeller güzeli karıları olan adamların, yahut da kocaları olan kadınların hallerine bakıyordum… İzliyordum uzaktan uzağa.

Neydi bu hale getiren insanları? Hep mi böyleydi yoksa zamanla daha da kötüye mi gidiyordu diye düşünmeden edemiyordum.

Eleştirmek, ahlak bekçiliği yapmak değildi derdim. Ama bilir idim ihanetler travma yaratır idi. Ruhu en derinden yaralar, bıçak gibi saplanır idi. Ve bıçak yarası ise kolay kolay iyileşmez idi.
Dürüstlük lazımdı azizim. Ne olursa olsun dürüst olmak…



Peki Bu çaresizlik neden? Yahut da acizlik mi demeli?
İhanet karşısında, sırf toplum baskısıyla sessiz kalmalar, mahkum gibi hissetmelerdi beni çıldırtan!

Boyun eğmek neden?

İyi bilirdim öfkelerin içte patlamasının nelere yol açtığını çünkü…
Sustukların içte nasıl büyüdüğünü, dağ olduğunu,
Konuşmak lazımdı, şimdi susmanın zamanı değil idi. Her ne olursa olsun hem de…




Ayrılıkların, vedaların bile bir adabı olmalıydı…

                     
                                           güzel insanlarla karşılaşabilmek ümidiyle sevgili okuyucu, hoşça ve her                                                                                    şeye rağmen umutla kalın ;)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şişt pişt, orada olduğunu biliyorum!
Yorumların benim için çok önemli, öyle okuyup okuyup kaçmak yok;)