7 Haziran 2015 Pazar

Küçüktüm Ufacıktım Top Oynadım Acıktım :)


Veee 'ben küçükkene' mimi ilen karşınızdayım şekerler!

Ne yalan söyleyeyim aslında bu mimi hiç cevaplamak gelmedi içimden. O yüzden de bir süre ötelemek istedim nedense.
Yani aslında nedeni de küçüklüğümde anlatılacak pek bir şey olmaması ile alakalı olabilir. pek de matah bir şey bulamadım mı ne :) Ya da küçüklüğüme gidecek olunca yaşlandığımı mı düşünüyorum acep:)

Ben küçükkeneeee, küçüktüm işte yaw:)

Tamam tamam, hayde şöyle kabaca yazıvereyim de, siz de okuyuverin:)

80 li yılların ortasında dünyaya gelmiş bir çocukum.
Çocukluğum Samsun’ da yemyeşil, çok güzel bir site içerisinde geçti.
Üç kardeşten ortancayım.
Çocukluğu boyunca tıpkı izlediği çizgi filmlerdeki gibin kendisini leyleklerin getirdiğine ablası tarafından inandırılan bir çocuk idim maalesef. Hiç gülmeyin valla. Çocukluk işte ya da salaklık bilemedim :)
Küçüktüm Ufacıktım Top Oynadım Acıktım :)


Gayet sessiz sakin uslu bir çocukmuşum. Hani şöyle de bir haylazlığım varmış, yaramazlığım varmış diyemeyeceğim. Sürekli hayaller kuran, kurduğu hayaller gerçekmişçesine mutlu olan bir çocuk. (Yani evet bu kısmı şimdiki halimden pek farksız değilmiş, yazarken fark ettim ben de :)

Küçüktüm Ufacıktım Top Oynadım Acıktım :)En çok sevdiğim şey ablamla ve kardeşimle evde evcilik oynamaktı sanırım. Oyunu kuran ve kimin ne olacağına karar veren lider ruhlu bir ablamız vardı bizim. Lüllüşümüz, baş tacımız:) Evlere şenlik. Mesela oyunlarımızda, o evin hanımı olursa biz de çalışanları falan olup, ona hizmet falan ederdik :) Yani siz düşünün artık:) Hayır, onun çocukluğunu falan yazacak olsam, baya eğlenceli olurdu eminim:)

Yani anlaşılacağı üzere öyle pek dişli bir çocuk falan değildim. Hatta azcık saftirikmişim de denebilir.

Sonradan kabuğumu kırmışım ben zaten.

Ha bir de çocukken en sevdiğim oyunlardan biri de kız arkadaşlarımla oynadığımız şarkıcılık oyunuydu. Avucumuzu yumruk yapıp, mikrofona benzetmeye çalışırdık. Çocukluk işte.
Hala da, en sevdiğim şeydir, şarkı söylemek ;) Şimdi de mikrofon olsun ya da olmasın şarkı söyleyeyim yeter. Bangır bangır :))

Küçüktüm Ufacıktım Top Oynadım Acıktım :)Çocukken bir de Ebru GÜNDEŞ hayranıydım. Aman nasıl bir hayranlıktır o. Gazetelerde, dergilerde nerde bir fotoğrafını görsem, kesip saklardım. Sırf onun resimlerinden oluşan kocaman mavi bir dosyam vardı. Gözüm gibi bakardım ona. Sanırsınız içinde hazine saklı. Sonra bir gün Ebru Gündeş’ e mektup bile yazmıştım. Sizin hayranınızım, sizi şöyle seviyorum, böyle seviyorum diye:) (Ay yazarken utanıyorum şu an ama malesef böyle)


Bir de imzalı resim istemiştim. Ne yapacaksam :)  Ve işte asıl önemli olanı söyleyeyim. Mektubu gönderdikten tam bir yıl sonra, bana imzalı resmi geldi biliyor musunuz? Nasıl sevinmiştim tabi. Uçmuştum, yerimde duramıyordum. Kocaman sarı bir zarfın içinde resmi ve imzası.  Eee şimdiki gibi internet falan yoktu tabi o zamanlar. Daha değerliydi böyle şeyler. Beğendiğiniz, hayranı olduğunuz sanatçıların fotoğrafları, görüntüleri.
Şimdi istediğimiz ünlüye her türlü ulaşabiliyoruz, sosyal medya hesaplarından. Nereden nereye tabi. 
Ayyy!!! Aynı annelere benzedim şu anda. 'Bizim zamanımızda' falan diyerek başlayan cümleler kurarak :))

İlkokul dönemimden de, sırf öğretmenim yüzünden hala nefret eder ve kötü anarım. Huysuz, bencil, çocuk ruhundan anlamayan bir şahsiyetti kendisi. Aman neyse uzun uzadıya ona olan düşüncelerimi yazıp da depreştirmeyeyim duygularımı.

Lakin hayatıma girmiş olmasının bana çok büyük bir faydası olduğunu yıllar sonra da olsa fark edebildim. Yani her kötü olayında iyi bir tarafı olduğu gibi… Ya da görmek istediğim gibi ;)
Eğer öyle bir sınıf öğretmenim olmasaydı şayet, belki ben de, şu an bu durumda olmayacaktım.
Ehh bu konuda mütevazilik de edemeyeceğim tabi :)

İnatla ve canla başla uğraşıyorum mesleğimde. Sırf bir gün başka çocuklar da benim yaşadığımı yaşamasın ve hüzünle anmasınlar o yıllarını diye. Elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum öğrencilerim arasında ayrım yapmamaya, gözlerinin içine bakarak konuşmaya özen gösteriyorum. Ben onlarda güzel bir iz bırakmaya çalışıyorum. Ve umuyorum ki bırakabiliyorum. Yani aslına bakarsanız belki de benim öğretmenim öyle olmasaydı belki ben de böyle olmazdım di mi ama:) Diyerekteeeeeeen, pembe gözlüklerimi takarım ve yazımı da burada sonlandırırım. küçüklerin gözlerinden, büyüklerin gözlerinden öperim:))

Şimdilik aklıma gelenler bunlar, yine epey yazmışım yahu :)


Beni mimleyen sevgili deep ve tigris e sonsuz sevgiler, selamlar, öpücükler ve goccaman gülüşlerle...



6 yorum:

  1. Hahahaha ay çok eğlendim okurken . Nevi şahsına münhasır bir yazı olmuş yine . Hep sevgiyle kal ;))

    YanıtlaSil
  2. vay o öğretmeninin faydası olmuş bak yaaa :)))) baksana nası kırdın kabuğunu yaaaa :))) lülüş ne yaa ablanın ismi ne ki :)) o fotodaki yeşil yerde büyüdüm diyon ne güzelmiş evet yaa :) tatlı çocukmuşsun yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyüdüm, büyüdüm pınarla büyüdüm:)) Büyüdükçe kırdım kabuğumu:)
      Çizgi filmdeki gibin, " Güç bende artıkkk" didim:)))
      Ablamın adı da Gülnur, ama o bizim Lüllüşümüz;)

      Sil
  3. Ben hiç şarkı ezberleyemez hatırlamadığım yerleri kıçımdan uydururdum. Sonra bir gün dalga geçtiler bende bir şarkıyı adam gibi ezberledim. Eveet ebrunun Çingenem şarkısı :D

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel anılar bunlar. O öğretmenler hep girdi hayatimiza . Iyi de oldu bence biz onlar gib öğretmen olmadık :)
    :)

    YanıtlaSil

Şişt pişt, orada olduğunu biliyorum!
Yorumların benim için çok önemli, öyle okuyup okuyup kaçmak yok;)