18 Nisan 2017 Salı

Aynı Dili Konuşmak


Hepsi de ayrı hikayelerin, bambaşka yaşamların karakterleriydi. Lakin hayat onların yollarını bir şekilde kesiştirmişti işte. Kendilerince bir dünya kurup bir araya gelip kaçamak yapıyorlardı. Hepsi de birbirinden farklı, birbirinden deli, antika, acık da çatlak, bir o kadar da komik, bir araya gelince datlarından yenmeyen hatun kişileriydiler :)

Ne çok mu abarttım? Mütevazilik mi nerde? Yahu dışarıda yeterince mütevaziler, bari burada acık şımartayım dedim;) Ve bittabi kendimi de :)

Biri memleketinden eşinin işi sebebiyle gelmiş, üç hatun bir araya gelip beğendirememişlerdi koca İstanbul u ona. Memleketim de memleketim :) Nazıyla niyazıyla kabul ettirdi kendini. Eh pek de bi sevildi :) Her gün hal hatırlar sorulup, üzerine düşüldü.  Hemencek içerimize çekildi ;)

Biri desen duygusal mı duygusal, içli köfte :)  Ne anlatsan pıtır pıtır doluverir gözleri. Kötü bi şey anlatmaya kıyamazsın ona. Sen dertlisindir amma velakin, onun gözleri dolunca kendini unutup, adeta onun haline üzülesin gelir :)

Diğeri desen Trakyalı fıkır fıkır, güçlü mü güçlü hatun kişisi. Sevilir, sayılır, pek bi takdir edilir. Sabrına ise diyecek söz henüz icat edilmemiştir :)

Sonuncusu mu (nam-ı değer ben) , görev icabı doğu hizmetini yaparken canına tak edip köyden inip şehre gelen çilli deli kız :)  Bu üç hatun kişisiyle bir arada olduğu için kendini çok şanslı hisseden sevindirik hatun kişisi :)

Kah gülüp kah ağlıyorlardı beraber. Şu hayat koşullarında, yer yer manik depresif hallere girip sonra da oturup gülerek bir güzel dalga geçiyorlardı kendileriyle. Bir kahveyle kırk muhabbet döndürüyorlardı.

İşler güçler, çekiştirilen kocalar, olamayan eş adayları:), çoluk çocuk, torun tombalak ( yok o kadar değil tabi ki, abartmayalım), daha bir sürü bir şeyler bir şeyler işte. E hepsini burada yazacak değilim heralde :)

Her zaman anlatacak bir hikayeleri oluyordu. Çünkü her hikaye dinlenilmek istiyordu. Dinlemek için de aynı dili konuşabilmek…

İşte belki de en önemlisi buydu. Ve bu da onları birbirine bağlıyor, mıknatıs gibi çekiyordu adeta.

Çünkü anlamı yoktu, aynı dili konuşamadıktan, aynı duyguları paylaşamadıktan sonra, aynı yaşta ya da aynı yaşamın içinde olmanın…

Ve aynı havayı teneffüs ediyor olmanın…

Güzel havaların hep bizimle olabilmesi dileği ile,


Aynı Dili Konuşmak



O zaman şimdi hepsine buradan selam eder, gıdılarından öper, koklar ve koccaman sevgilerimi sunarım efenim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şişt pişt, orada olduğunu biliyorum!
Yorumların benim için çok önemli, öyle okuyup okuyup kaçmak yok;)